Sosyal medya hayatımızın her alanında bulunuyor. Platformların çeşitlenerek görsellik kazanması, her anımızı toplumsal medyadan paylaşmamıza imkân sağlıyor. Dallas, Teksas Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir araştırma, toplumsal medya kullanımının narsistik kişilik bozukluğu ile olan ilgisini ortaya koydu. Bağlantı Uzmanı Hatice Kumalar, dijitalleşen bağlantı platformlarının bilhassa Z jenerasyonunda olumsuz sonuçlar yarattığını belirterek, toplumsal medya kullanımı hakkında eğitim çalışmalarına başlanması gerektiğini vurguladı. Kumalar, değişen bağlantı alışkanlarının ‘yeni bir dil’ oluşturduğunu söyledi.
Toplumsal medya platformları baş döndürücü bir süratle gelişiyor. Yazılı içeriklerin, görsele dönüştüğü günümüzde her anımızı toplumsal medyada paylaşmaya başladık. Bilhassa Z nesli gündelik vaktinin değerli bir kısmını toplumsal medyada paylaşım yaparak ya da oburlarının hayatını takip ederek geçiriyor.
Dallas, Teksas Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, toplumsal medya kullanımındaki artışın narsistik kişilik bozukluğu ile olan ilgisini ortaya koydu. Toplumsal medyada fazla vakit geçirmenin, kendini olduğundan daha büyük görme, kırılganlık, utangaçlık ve telaş, salahiyet (her şeyin daha fazlasını hak ettiğine inanmak) hislerini tetiklediğini ortaya koydu.
Brandistanbul PR Halkla Alakalar Ajansı Lideri Hatice Kumalar, toplumsal medyanın yanlış kullanımının bilhassa gençler üzerinde olumsuz tesirler yarattığını belirterek, “Z nesli kendini tamamlamanın bir ögesi olarak toplumsal medyayı kullanıyor. Hayatını olduğundan daha büyük ve gösterişli yansıtan milyonlar, kırılgan bireyler yaratıyor. Gençlere toplumsal medyayı hakikat kullanmanın eğitimi verilmeli” tabirlerini kullandı.
‘DİJİTALLEŞEN İRTİBAT KONUŞMADAN ANLAŞABİLEN JENERASYONLAR YARATTI’
Sosyal medya platformlarının insanlık tarihi kadar eski irtibat usullerini değiştirdiğini söz eden Hatice Kumalar, “İnternetin hızlanmasıyla, toplumsal medya platformları daha çok görsel ve görüntü içeren, emojiler, meme’lerle bağlantının kurulduğu kendi lisanını yarattı. Evvelce bireyler ortasında gerçekleşen irtibat artık bireylerin, takipçileriyle kurduğu irtibata dönüştü. Bu yeni bir lisan ve görsel ögeler içeriyor. Gelecekte artırılmış ve sanal gerçeklik teknolojilerinin hayatımıza girmesiyle çok daha farklı, alışılagelmişin dışında sistemlerle bağlantı kurabilmemiz mümkün” dedi.
‘SOSYAL MEDYAYI HAKİKAT OKUMALILAR’
Gençlerin toplumsal medyada gördükleri her şeyi yanlışsız kabul etmemeleri gerektiğinin altını çizen Kumalar, “Filtre kullanımı, görsel değişiklikler, düzmece görünümler yaratıyor. Sahteyi, gerçekle ayıramayan gençlerde bu durum derin özgüven meseleleri yaratıyor. O nedenle ebeveynler çocukları bu hususta eğitmeli. Okullarda toplumsal medya okur-yazarlığı eğitimi verilmeli. Bilhassa milenyum nesli bu bahiste dışarıdan hiçbir takviye almadan, toplumsal medyanın tüm olumsuz özelliklerine maruz kalarak büyüdü. Gelecek jenerasyonlar için tıpkı yanlışların yapılmaması gerekiyor. Toplumsal medyada görülen her şeyin gerçek olmadığını, toplumsal medyayı okumayı öğrenmeliler” halinde konuştu.
‘BİR GÜN HERKES INFLUENCER OLACAK’
Gençlerin meslek tercihlerinin dahi değiştiğini vurgulayan Bağlantı Uzmanı Kumalar, “Sosyal medyada yansıtılan gerçeklikle bağı koparılmış hayatlar gençlerin hayallerine yerleşiyor. Kolay kazanma ve muvaffakiyet hırsı salahiyet hissini körüklüyor. Meğer çalışmadan, süratle basamakları tırmanabilmek mümkün değil. Kaynakların süratle tükendiği ve hislerimizin ifşa edildiği sanal ortamda gençlerin en azından gerçek ile gerçek olmayanı fark edecek kadar bilgiye muhtaçlığı var” diyerek kelamlarını sonlandırdı.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
